44A Sanat Galerisi 
5 Ekim / 5 Kasım 2021
'Mendilimde' Sergisi 



Gonca Sezer’in mendili: 
Saati ayarlama enstitüsünden çıkış
‘Hayatım boyunca mendillerle uğraştım’ dedi Gonca Sezer atölyesinde ziyaret ettiğimde. Beşiktaş’tan Şişli Camii cıvarına yeni taşınmıştı, binasındaki Ermeni komşu kadınlar ona Türk olup olmadığını sormuşlar. Her taşın altında öykülerin çıktığı  çok kültürlü bir mahalle. Sanatçı ayrıca yakınındaki Feriköy antik çarşısı’nda dolaşmaya bayılıp orada eski dergiler ve eşyalar buluyor. Osmanlı harfleriyle yazılan bir günlüğü seçer ve onu yeni bir çalışmada kullanabileceğini düşünerek alır ve güzel zarif dairesinde bir yerde mücevher gibi saklar. Mendille olan bağında da çocukluk yıllarına kadar giden bir ilişkisi var. 1970lerde mendil koleksiyonu oluşturmaya başladı. Babası ona büyük bir Fotograf Kağıdı kutusu hediye etti Kodak Firmasından. Altı veya yedi yaşındaydı kendisi, Kutu onun boyutuna göre çok genişti. Mendilleri oraya rahat sığardı, ama küçük Gonca kolay kolay taşıyamazdı. Özellikle hazinesini ziyaretçileri göstermeye can atarken, bazen ayakları kayardı veya elleri düşürürdü kutuyu. Mendiller uçarak zemini kaplarlardı. Tekrar onları toplayıp kutusuna yerleştirirdi. Ve bugüne kadar mendillerini sakladı. Peki niye birden onları kutu hapisten kurtarıp canlandırdığını sorduğumda gizemli olarak aslında 40 senedir onlarla uğraştığını karşılık verdi ve mendileri göstermeyi başladı. Hem koleksiyonundan hem de kendisi mahallenin bir kumaş üreticinin yardımı ile ürettiği sanat eserlerinden. Bir mendil’de genç bir kadın sevdalısı ile görünüyor, erkek kızın ellerini tutmakta. Küçük harflerle şu cümle işlenmiştir: “sizin saatiniz benim olacak”.  Ne kadar takıntılı bir ifade diye şaşırıyoruz, halbuki üretildiği zamanlarda mutlaka bir aşk ifadesiydi. Mendil hediye etmek ve hediye almak 1930larda şehirlerde bir gelenekti. Genç erkekler, sevdiği kızlara özel bir mendili hediye ederlerdi. Bazıları sadece zarif ve güzeldi, bazılarında özel mesajlara basılmış: “Sizin saatiniz benim olacak” cümlesi özellikle aklına takıldı Gonca’nın. Niye birbirinin zamanı başkasına ait olsun. Ne kadar iyelik, obsesif bir yaklaşım. Boğa onun burcu, ondan dolayı birisi çocukluğunda boğa karakteri anlatan bir medil hediye etti. Mendilde Boğa kadınını inek olarak anlatan bir yazı var, Boğa erkeği ise sefahati seven ama bağlılığı partnerine büyük bir dünya harikası olarak sunuyor. Gülüyoruz, ben de boğa burcuyum. Yapımcıya ‘İnek babandır’ demek istiyoruz, ama artık çok geç, mutlaka çoktan aramızdan ayrıldı mendil hediye etmek alışkanlığı gibi. Mendiller belirli rol modellerini yayıyordu. Sanatçı kimliği ile hayatı boyunca onunla mücadele etti Gonca Sezer. Öylece 40 senedir mendil işiyle uğraşıyor. Sergide de bu yolculuğun ustaca tasarlanan ürünlerini görebiliyoruz. Saati ayarlama enstitüsünden kapsamlı bir bitiş. Estetiği ile oynayarak mendil ve mendili andıran kumaş resimleri sunmakta. Aşk mesajlarının yanı sıra mendillerde hayvan ve çiçek motifleri de yaygındı. Örneğin hayvanat bahçesi. Aslında korkunç bir kafes sistemi, mutlu çocuklara hitap edecek şekilde sunuldu. Sanatçı, eserlerinde hayvanları izole ederek alternatif bir dünya sunuyor. Orijinal mendilde neşeli çocuklar kafesteki hayvanlara bakarken, sanat eserinde çocukları ve hayvanları birbirlerinden kopuk izole edilmiş bireyler olarak görüyoruz. Köşe’de bir dikiş resim psikologlar istismar görmüş çocuklara yaptırdığı bir resim tarzını adlandırıyor. Gonca Sezer’in mendil dünyası saklı acılar, hapsedilmiş arzular, kafesleri ve ufuktaki umutları anlatıyor bize.  Tek bir mendili bir kuşa adadı. Çiçek desenlerinin düzeninden kurtulup, rengarenk bir fantezi dünyasında kendimizi kaybedebilir, onların güzelliklerinden güzel bir koku alabilir ve uykuya dalmadan derin bir nefes alabiliriz. Gonca Sezer 40 yıldır mendille uğraşıyor, esas mendille uğraşmak sanat üretmektir. Sanatçı özellikle kuşaktan kuşağa geçen rol modeller ve idealler ile ilgili eskicilerden ve antika fuarlarda okul hayatı ve tüketim kültürü ile ilgili nesneler buluyor. Fotograf defterleri veya resim defteri. Sait Faik’ Abasıyanık’ın okul zamanında kaleme aldığı ve 1934 senesinde Varlık Dergisinin 19. sayısında çıkan ‘İpekli mendil’ öyküsünden ilham aldı. Ölüm ile sonuçlanan hüzünlü bir ilk aşk öyküsü. Son cümleler: “Ölmek üzereydi. Sımsıkı kapalı yumruğunu kapıcı açtı. Bu avucun içinden bir ipek mendil su gibi fışkırdı.” Gonca Sezer’in mendili de rengarenk bir su fişkirması gibi yeni ufuklara doğru akıyor.
Sabine Küper-Büsch, Mahalla Festival Kuratörü